21 Aralık 2012 Cuma

Daha fazla paylaşmak zamanı geldi... 

Buraya yazılan her şeyin aslında evrene notlar olması ve İpocuğumun dediği gibi o gün o anda ne hissettiğinin kaydı olması düşüncesini seviyorum.

Hayat yaptıklarımız, haz aldıklarımız, üzüldüklerimiz, hayal kırıklıklarımız, yetersiz hissettiklerimiz, kıskandıklarımız, ağladıklarımız, güldüklerimiz  vb. her gün binlerce duygu ve düşünce ile akıyor.

Peki geriye ne kalacak?

Bunun cevabını bilen ve cevabına inanan tüm insanları dinlemeyi yada okumayı isterim.

Geriye aslında haz aldığımız iyi hissettiğimiz anların toplamı mı kalacak?
Yoksa yaklaşık 35 yıl uğraşıp kendimizi yırttığımız kariyerimiz mi?
Yada annemin dönemi kafası ile gururla 2030lara yetiştireceğimiz çocuklarımız mı?
Yada şahane mimari projelerimiz mi? (mimarız ya ondan :))
Yada hayat boyunca biriktirip gidince birilerine kalması için alacağımız ev mi?

Bence geriye yukarıdaki tüm işleri yaparken takındığımız tavrın ruhumuza yaptıkları kalacak!

Ruh giderken götürmesi gerekenleri götürüyor. O yüzden kalanlara bakarsak demek ki onlar değil. Gidenin ne olduğunu araştırıp, ondan bol bol edinmek gerek:)

Bunun ne olduğunu bilmiyorum. Ama kalan hayatımda daha çok sevdiklerimle zaman geçirmek, güven duyduğum insanlarla bir arada üretmek, düşünmek, daha çok düşünmek ve bir insan dahi olsa ruh seviyesini bir şekilde daha iyiye geçirmek için mücadele etmek istiyorum.

Daha çok paylaşmak, daha çok güzel şeyleri planlamak ve düşüncelerimizin eylemlerimizin başlangıcı olduğunu her an hatırlamak istiyorum.

Etrafımdaki pek çok insan için 2012 gerçekten moral bozucu, hep sabır etmeyi gerektiren olaylarla dolu idi.
O kadar yazı- çizi olan bu konuda sadece etrafına bile bakınca insanların bir şekilde hep sıkkın olduğunu görmek ilginç.

Bu veri ile 2013 için ve bu yeni dönem için söylenenleri dikkate almayı tercih ediyorum.
Hepimiz istersek yanımızda götürebileceklerimizi çoğaltacağımız, manevi olarak gelişeceğimiz ve bunu da yansıtabileceğimiz bir döneme girdik.

Umarım tüm insanlar bunu değerlendirir. İstemek çok güzel bir başlangıç.

Ben gönülden istiyorum ve bakalım isteğimin karşılığında nasıl bir dünya sahnesi ile karşılacağım 2013 te..

Sabırla Bekliyorum.

Zeynep 21.12.2012



6 Eylül 2012 Perşembe

Hoşçakal&Hoşcagel


Geldin bir anda,
Büyük süprizdin.
Heyecandin, sorulardın, bilinmeyene yolculuktun.

Bir daha ayrılık olmayacaktı emindim.

Şaşkın ve safmısım.

Hiç anlamadan gittin.

Ardında farklı bir ben kaldı,
Anlatılanlar la olmaz,
Yasamak lazım.
Herkezin hikayesine de saygı duymak...

Bir kere daha hayatın gücü üzerimde,
Boşa yorulmayın tevekkül gercek.

Hazır olmak ne demek artık biliyorum,
Seni sende hazır oldugunda dünyama bekliyorum...













16 Ağustos 2012 Perşembe

Büyüdük !
Sabah haberlerinde dinlediklerim; her yerde savaş- erkeklerin silah ellerinde ucuz jiplerle savaşa gidiş sahneleri, kaçırılıp geri gelen milletvekili,  yine ağlayan kadınlar.
Sevindirici tek şey olimpiyatlarda alınan madalyalar ve yurduna dönen iki kadın. Bu toprağın yetiştirdiği, azimli, ırkı dili kültürü benim için önemsiz Türkiye topraklarında büyümüş başarılı iki kadın.
Büyük sözcüğü ne demek? Gözün görmeyeceği kadar toprak, aklın alamayacağı kadar yaşanmışlık, yaşlı beden, heybetli yapı, olimpiyat madalyası alacak kadar çalışkan yürek.
Hep bir elde etme azmi, benim olacak, en büyük benim gayreti. Kim çıkarıyor bunları?
7 günah her yerde…
lust - şehvet,
greed - bencillik/cimrilik,
gluttony - açgözlülük,
pride - kibir/gurur,
sloth - tembellik,
wrath - nefret,
envy – kıskançlık
Arınmanın yollarını büyüklerin önünden eksik etme sen.

13 Ağustos 2012 Pazartesi

BGN&YRN



BGN
Yalnız, umutsuz, eylem plansız, karmaşık,
Ona İnanmak isteyen, istekli ama güçsüz hissettiriyor.
YRN
Yeni gün, bilinmeyen, Sona bir gün daha yaklaşılan,
Umut vaad eden ve gülümseyen düşlerle güldüren hissettiriyor.

Her kadının BGN ü ve YRN ı  böyle midir?  BGN ve  YRN  için hissedilenler arasında hep siyah-beyaz , soğuk – sıcak, yaz- kış farkları var mıdır?
Aslında BGN ve YRN diye bir şey yok. Şu an ve gelecek anlar var değil mi.  
Geçmişe duyulan özlem, gideni anma isteği ve yaşanmışlıkları irdeleme ihtiyacı nerden çıktı o vakit? Hani gözümüz YRN da aklımız BGN de idi? 
Çünkü gelecek o kadar değerli ve iyi geçirilmelidir ki alınacak tüm tecrübeler, önceden gelen bilgiler bilinmeli ve kulak ardı edilmemelidir. Bu yolları yürüyenler sadece ben değilim elbet.  Çoktan dönüp te buradan gidenler bile var…

8 Ağustos 2012 Çarşamba

HOŞGELDİNİZ 4 KADIN

Aklım bugünlerde hiç durmuyor… Birileri ile konuşmak, düşünceleri açmak, sınırları aşmak peşinde. DEĞİŞİM- DÖNÜŞÜM günlerindeyim. Uzun zamandır yapmakta olduklarımdan  farklı yeniliklere doğru geçmenin her anlamda sancılarını yaşıyor ruhum.  Nasıl olacak bu yeni düzen? Sosyal çevre olacak mı? Beni sevecek mi yeni evren? Ben sevecek miyim ? vs. vs. vs.
Bunları su verirken saksılarımla da konuşuyor onlarında yanlız ve yeni çevrelerindeki ürkekliklerini hissedip üzülüyorum. Yeni sohbet arkadaşlarım saksılar. Bu küçücük topraklarda küçücük bir köşede yapayalnız yetmeye çalışan bu bitkiler.. Ama genelde çorak. Bir sabah balkonda yine denizin üzerindeki sis tabakasına bakarak gelen sıcak günü düşünürken aklıma bu minikleri de mutlu edecek ama en önemlisi beni mutlu edecek bir şey geldi:
Bu saksılar, bizim tohumlarının meyveleri olduğumuz, bu toprağın üzerinde yaşamış, kendi farklı hikâyeleri ile sahneden ayrılmış, teşekkürü hak eden kadınlar…
Yıllar öncesinde bu sahneden gitmiş babaannem aklıma geldi hemen ve  balkona yerleşti:  NADİDE, e babaannem olurda canım anneannem olma mı?  İkinci saksım da canım NACİYE’M
Diğer saksılarım için ise durum biraz vahim. Çünkü onlar benim sevdiceğimin kadınlarına ait. Ve haklarında hiç bir şey bilememenin verdiği çekimserlikle birimize bakıyoruz sadece. ALTUNE ve PEMBE. ( nasıl ama çok bomba değil mi? ve eğlendirici sevindirici :) )

Aslında genç bir kadının,  yaşadıklarının hissetirdikleri ile karmaşa içinde, bilinmezliklerden yorgun bir şekilde, geçmişe, tecrübeye ve yaşanmışlıklara duyuduğu özlem ve saygı bunu gerçekleştirdi.

Benim bu dönemde hissettiğim şeyler belkide onların hayat hikayelerinde çok sıradan meselelerdi. O zaman, onların meseleri neydi? Kimlikleri neydi? Hayatı nasıl anladılar ve yaşadılar? İşte bu sorular ve çıkabilecek hikayeler beni heyecanlandırdı. Çünkü bu sayede 4 KADIN'A teşekkür edip belki güzel çiçekler edinip  kendimi de mutlu edebilirim.

Aslında hayat denilen sahnede insanın rolünü bilinçli mi bilinçsiz mi oynadığı mesele.  4 KADIN acaba siz hangisiydiniz? Hangi toprakta yeşerdiniz ve nasıl benim sevdiceğimi bulmama neden oldunuz?

Evet bundan sonra sizleri düşünüp yazacağım. Sizin gerçek hikayeleriniz burda tüm evrene ait olacak, hikayelerinizle bana destek ve yol gösterici olacaksınız eminim.

İlk olarak en bildiğim ve en özlediğim hikayeden başlayacağım. Eğer beni duyuyorsan bilki seni özlüyorum  NADİDE... Bu çiçek senin için canım babaanneciğim...

6 Ağustos 2012 Pazartesi

ÖN SÖZ

Resimdeki narlar kadar güzel, canlı ve güneşe heyecanlı hisseden tüm kadınlar için...

GİRİŞ

Her şey 2012 yılının yaz ayları başında evimize 4 adet saksı almamız ile başladı.
Amaç bu saksılara maydanoz- dere otu- roka ekmek ve kendimizce organik!! Yeşillikler yiyerek (yetiştirerek) sağlığımıza sağlık katmaktı.
Ancak, tabii ki bir cumartesi öğleden sonrası kafa dağıtmak için gidilen Eminönü’nde, meydandaki tohumcu amcadan alınmışlarla ne olabilirse o oldu. Ancak  bu oluşum beni çok başka yerlere doğru yola koydu (götürmeye başladı).
Tohumlar,  saksılara Endo ile birlikte büyük bir özveri ile ekildi can suları verildi. Hemen hemen her sabah onlarla konuşulup sulandı.  Ancak başlangıçta hiçbir şey olmadı...